Ebeveynlerle yaptığım görüşmelerin neredeyse tek bir ortak noktası var; suçluluk duygusu.
Aileler çocuklarını ilk görüşme seansına getirdiklerinde uzun uzun görüşmeler yaparım. Öncelikle anne ve babayı dinler, ardından çocuk ile sohbet ederim. Yaptığım bu görüşmelerden çıkardığım kadarıyla anne ve babaların üzerinde çok fazla baskı var.
Sosyal medyanın bu kadar yaygınlaşmasının da bir etkisi olarak ebeveynler çocuklarındaki her davranış için kendilerini suçluyorlar, yetersizlik duygusuna kapılıyorlar.
İnstagramda ya da herhangi bir yerde gördüğümüz ebeveynin tutumuna bakarak kendimizi ebeveynlerimizi sorgulamak bize hiç iyi gelmiyor.
Sosyal medyada anne, çocuğuyla bir paylaşım yapıyor. Sevgi dolu, anlayışlı, sabırlı ve daha nicesi. Dışardan bunu gören ebeveynler de hemen kendilerini değerlendiriyor. Halbuki o paylaşımın ardında ne krizler ne zorluklar var.
Anne ve baba olmanın matematiği yok. Anne baba olmanın ‘mükemmel’i yok. Olduğu kadarı var, elimizden geleni var.
Bu yazı size ve çevrenizdekilere bir hatırlatma olsun. Lütfen kendi anne babalığınızı başkalarıyla
kıyaslamayın. Herkes bir şekilde çocuğuna iyi bir hayat sunmak için uğraşıyor. Kimi o şekilde kimi bu şekilde.
Bu yazıyı okuduysanız kendinize dönüp şimdiye kadar baş ettikleriniz için teşekkür edin.
Unutmayın; mükemmel ebeveyn yoktur, olduğu kadarı vardır.
Kendinize ve sevdiklerinize şefkatle ve sevgiyle bakabilmeniz dileğimle.
Keyifli günler dilerim.
•
** Kitaptan alıntı: Çocuk, Köstebek, Tilki ve At, Charlie Mackesy.